Ataman Title

Title Cappadocia

HotelTürkiyeKapadokyaTurlarFotoğraflarMisafir DefteriRezervasyonHome

 
Saklı meyvenin öyküsü
MAHLEP

Mahlep treeKimi bitkiler, meyveler vardır, gündelik hayatımızda önemli bir yer tutar. Kiminin tadı, kiminin kokusu kalır aklımızda. Ama, ismini bilen, cismini tanıyan yoktur. Mesela, kaç kişi çöreklere değişik bir tat katan güzel kokulu anasonu gördüğü yerde tanıyacağını iddia edebilir? Kış günlerinin vazgeçilmez içeceği olan salebin özünün şifalı yabani orkide köklerinden elde edildiğini kim bilir? Mahlep de işte böyle bir meyve. Kokusuyla, tadıyla hatta çekirdeğiyle hayatımızın her alanına sızmış halde. Fakat tanıyan, gören yok.

Mahlep ağacı ya da Türkiye'nin birçok yöresinde bilinen ismiyle idrisağacı, vişne ve kirazın hayat bulduğu her toprakta yetişiyor. Aslında, söz konusu her iki ağacın da anacı. Yani, vişne ya da kiraz yetiştirmek istiyorsanız, bu meyve ağaçlarına mahlep aşılamak zorundasınız.

Mahlep doğada yabani olarak yetişen bir bitki. Çiftçiler ekonomik getirisi az olduğu, meyvesi de zor toplanıp işlendiğinden mahlep ağacı yetiştirmeyi tercih etmiyor. Bu özelliğinden dolayı mahlep ağacı bulmak son derece zor. Doğada kendi kendine varolan mahlebin kaderi de sonunda vişneye, kiraza dönüşmek ya da daha da kötüsü kesilmek. Zira bu meyveleri yetiştirmeyen çiftçiler için mahlep ya tarla sınırı oluyor, ya da odun.

Tokat Ziraat Müdürlüğü fidanlar ekerek mahlep ağacı sayısını artırmaya çalışıyor, ama bundan kesin bir sonuç alınmış değil. İnsan eliyle yetiştirilenlerin, yabanilerin taşıdığı özellikleri taşıyıp taşımadığı, aynı verimde olacağı da belirsiz. Mahlep, vişne ve kirazın yetiştiği her toprakta varolsa da en çok verim Tokat yöresinde yetişenlerden alınıyor. Mesela Adapazarı'nın Geyve ilçesinde kiraz üretimi var, ama oradaki mahleplerden vermut, şurup ya da ilaç yapılması söz konusu değil. Bu yüzden bu çabanın ne getireceğini zaman gösterecek...

İlaç ve içki sanayindeki yeri kuşkusuz mahlebin en büyük özelliklerinden biri.

Mahlep fruiısGeçmiş yıllarda sıtma hastalığına iyi geldiği için doğal bir ilaç gibi görülen mahlep, gelişen tıp teknolojisiyle aspirin olarak sağlık saçıyor.Aspirine hayat veren kısım ise çekirdeğinin içindeki beyaz bölüm. Aynı şekilde birçok şurupta da mahlebe hammadde olarak rastlamak mümkün. Kandil simitlerine koku ve tat veren mahlep, parfümeri sanayiinin de vazgeçilmezleri arasında. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Tokat'ta 1958 yılından bu yana üretilen Diren Şarapları arasında yer alan Mahlep Likör Şarabı'na karakteristik tadını ve kokusunu veren meyve de o. 1881 yılında Tokat'ta kurulan Cizvit Okulu misyonerlerinin yetiştirdiği bağların ürünü Narince üzümlerinden üretilen bu leziz şarabın buruk tadının hemen arkasından gelen, neredeyse pekmezi andıran tat onun marifeti. Normalin birkaç derece üstündeki yüzde 18'lik alkol oranı ile vermut sınıfına giren Mahlep Likör Şarabı, mahlebin az bulunması sebebiyle her yıl son derece kısıtlı miktarlarda üretilebiliyor.

Mahlep ağacı mart sonunda çiçek açıyor. Bu çiçekler nisan ayının onuncu gününden itibaren yerlerini yeşil yapraklara bırakıyor. Ve haziran. Yani meyve verme dönemi. İki çeşidi var: Kırmızı ve siyah. Ayın son on günü meyveleri olgunlaşmış ağaçların sıyrılmasıyla geçiliyor. Sıyırma, meyvelerin ağaçtan toplanması sırasında yapılan işleme verilen ad. Aslında bu yöntem bir sonraki yılın çiçek tomurcuklarına zarar vermesi açısından zararlı. Fazla uygulanmayan, ama en sağlıklı mahlep toplama yöntemi ise dalların sallanarak meyvelerin dökülmesi. Yapraklar ve meyveler bir hafta güneşte bekletilip kurutulduktan sonra sıra uzun sopalarla mahlebin dövülmesine geliyor. Rüzgârlı bir havada tırmık ile havaya atılan meyve ve yapraklar ayrıştırılıyorlar. Rüzgâr hafif olan yaprakları savururken, meyveler de yere düşüyor. Bu uzun ve yorucu işlemlerden geçen meyveler son derece cüzi bir fiyata alıcı buluyor. Oysa ki geçmişte mahlebin ekonomik olarak büyük bir getirisi olmuş.

Türk tarihinin önemli kişiliklerinden Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'nın doğduğu ve kendisiyle aynı adı taşıyan köyde yaşayanlar, 1977 yılında bir teneke mahlebin aynı miktarda yağı alabilecek getirisi olduğunu anlatıyor. O yıl toplanan sekiz yüz elli kilo mahlep, bugünün parasıyla on milyar liraya satılırken günümüzde aynı miktara üç yüz milyon lira ödeniyor. Mahlebin en verimli yetiştiği yerlerden birisi olan Gazi Osman Paşa köyünde ilk mahlep ağacı yaklaşık yüz yıl önce dikilmiş. Paşanın ailesi Yağcıoğulları ile birlikte yörenin ileri gelenlerinden olan Latifoğulları'ndan Hüseyin Bey, bu işin öncüsü. Günümüzde Gazi Osman Paşa Köyü'nde hâlâ mahlep yetiştiriliyor. Ancak Hüseyin Bey'in attığı tohumlar artık eskisi kadar revaçta değil. Bahçesinden, tarlasından vakit ayırabilenler mahleple uğraşsa da üretim miktarının yavaş yavaş düştüğü muhakkak. Oysa ki ne güzel çiçek açıyor nisanda mahlep. Ne de güzel süslüyor köyleri. Ancak galiba o da kaybolup gidiverecek. Yavaş ve sessiz buraları terk edecek.

 

Kaynak:
Skylife 04/2002
* Erdem Kabadayı, yazar
  
cizgi.gif (1086 bytes)

Hotel | Türkiye | Kapadokya | Turlar | Fotoğraflar | Misafir Defteri | Rezervasyon | Ana Sayfa